29 Mayıs 2012 Salı

Dinsel "Hoş"görü (!)

 Evet başlıktan anlaşılacağı üzere oldukça tartışmaya açık bir konu. Başlıktan 'din' kelimesinin geçmesi bile yeterli ama yanına hoşgörüyü de ekleyince tartış tartış bitmez konu. Ben dinde hoşgörü olmadığını düşünüyorum burdaki dinden kastım ülkemizin dini olan müslümanlık tabi. Bunu kanıtlarım bile isteyenlere ama o çok ayrı bir konu.
 Benim burda bahsedeceğim konu daha basit bir konu. Biraz mantığı olan bir insanın ya da hoşgörüsü olan bir insanın rahatca karşı çıkabilceği bir konu. Geçenlerde çok sevdiğim bir sitede dolaşıyorum. Herkesin bildiği üzere meclis değil ilkokul öğrenci salonu. İçinde yapılan da siyaset değil komik münazaralar. O yüzden gün geçmiyor ki başka bir siyasetçinin başka bir komikliği ile karşılaşalım. Bu site de bu komiklikleri kaydeden bir site anlıyacağınız.

 AKP Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar 27 Mart 2012′de Zonguldak’ın Çaycuma ilçesindeki bir caminin açılışında yaptığı konuşmada şu saptamalarda bulundu:
Dindar bir nesilden kime zarar gelir? Vatana, memlekete, dinine, kendisine, ailesine faydası olur. Ateist, dinsiz bir gençten hiç kimseye fayda gelmez. 
Sözlerine cami, Kur’an kursu ve İmam Hatiplarin faydalarını sıralayarak devam eden Ulupınar 4 + 4 + 4 eğitim yasasıyla ilgili de şunları söyledi:
Şimdi bu hafta kafamızı gözümüzü de yarsalar, o bant aparatı atıyorlar ya, onu da yapsalar, bıçak da sallasalar, kurşun da atsalar inşallah 4+4+4 geçecek. İmam Hatiplerin de orta bölümü eskisi gibi tekrardan canlanacak. Biz bunun için mücadele ediyoruz. Allah bize bunu nasip edecek inşallah
 Burda Özcan Ulupınar'ın iki konuşması da aslında ayrı ayrı değerlendirilmeli ama beni ilgilendiren kısmı şu cümle :"Ateist, dinsiz bir gençten hiç kimseye fayda gelmez.". Bu cümleyi halkımızın seçtiği vekil sıfatı verilen kişiden geliyor.Acaba Ulupınar'ın bu zamana kadar kendine ve yandaşları hariç kime ne faydası dokunmuş.
 Ve şöyle basit bir mantık kurdum ve bu malum faşizan cümleye kolay bir antitez kurup, cümleyi çürüttüm. Nasıl mı işte şöyle:


Bazı ateistler ;
Thomas Edison(mucit), Carl Sagan (gökbilimci), Albert Einstein (bilimadamı), Richard Dawkins(biyolog), Stephen Hawking(fizikçi), Bill Gates, Charles Darwin , Charles Bukowski(yazar), John Lennon(müzisyen), vb.
Türkler’den; Aziz Nesin (1993 yılında Sivas’ta yakılmaya çalışıldı) , Turan Dursun (1990 yılında öldürüldü) , İlhan Arsel (can güvenliği nedeni ile yurt dışında yaşadı ve 2009 yılında hayatını kaybetti), Nazım Hikmet (Türkiye’deki yaşamının önemli bir bölümünü hapishanede geçirdi), Can Yücel (Che Guevera’dan çeviri yaptığı için hapse mahkum edildi), Ali Demirsoy (biyolog), Celal Şengör(yerbilimci), vb.
Sevgilerimle...
                                                                                                Sercan GÜVEN

27 Mayıs 2012 Pazar

Akp Simdi de Kadın Bedenine Dokunuyor...


 Akp şimdi de kadın bedenine dokunuyor...

 Her şey "Yatıyorsunuz, kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz." cümlesi ile başladı. Başbakan bu defa fena zırvaladı... Önce bir doktor(!) edasıyla sezeryan doğumu eleştirdi, arkasından da bombayı patlattı: "KÜRTAJ CİNAYETTİR !". Yani "Hey siz yatıp kalkıp Uludere diyen kadınlar! Siz hiç kürtaj yaptırmadınız mı ?  Bize katil diyorsunuz siz de katilsiniz." dedi. Daha da açmak gerekirse Akp masumiyetini(!) yine ispatladı.
 Evet doğrusu bu ya, Başbakan(!) açıkladı. Sezeryan kötü, kürtaj cinayet ! "Evde çamaşır-bulaşık makinası yok mu üç değil, beş çocuk yapın" diyen bir zihniyetden başka kim ne bekleyebilirdi ?
 Ama bu zihinyet bukadarla da bitmedi. Bir yandaş sosyal bir ağda bir vatandaşla kürtaj tartışması girdi. Kadına " Sen çok mu kürtaj yaptırdın, bu kadar bağırmanın nedeni bu mu?" diye soran Melih Gökçek bana "Ulan keşke anan kürtaj yaptırsaydı dedirtti.

 Bunca katliamların, her geçen gün artan kadın cinayetlerinin, yolsuzlukların, zehirleyen sütlerin sorumlusu da KADIN DOĞUM UZMANI Başbakan'dır(!). Ve ona verilecek en iyi cevap şudur: 
 " Her gün 5 kadın, babası, kocası, erkek kardeşi veya sevgilisi tarafından öldürülürken, ülkemizde zaten 5,5 milyon çocuk gelin varken, sadece evli kadınlar şiddete karşı koruma altına alınırken, sadece eşi ölmüş kadınalara sembolik maaşlar bağlanırken, 100 bin kadına eğitim, bakım, istihdam ve güvence sağlamak yerine devlet tarafından vesika verilirken, soruyoruz: Kim namuslu, kim ahlaklı, kim katil ? "
Kürtaj kadının en doğal hakkıdır ! AKP bedenime dokunma !

İrem KİRİŞ

22 Mayıs 2012 Salı

Ey Sevgili

               Sitemlerimin hitabı değil bu korkma. Söylenmemiş dilde kalan son şey senle ilgili. Bilir misin hep isterdim sana kafiyeli cümleler kurmak ey sevgili ile başlayan? Denizi , göğü sana benzetmek yeşilin,sarının nurunu yüzüne yormak.İnan ölenler olmasa nice zelzeleler çenen titrediğinde ki korkuyu hissettiremezdi bana. Hatırlarım önce hafiften kaçırırdın gözlerini bakardın boşluğa,ardından titrerdi o çok konuşunca kulaklarını çınlattığım çenen.O an anlardım gök delinse günlerce yağmur yağsa ,taşan sular boyuma gelse akan göz yaşın kadar üzülmeyeceğimi.Ağlardın bana sarılarak. Herkesden herşeyden kaçıp sarıldığın ben değil miydim seni ağlatan?Bendim sanırım.Yıllar sonra söylesem ne farkeder bilmem ama hiç istemedim seni ağlatmak.Bazen olur ; istemezsin mesela hasta olunca yemek yemek ama yemezsen de iyileşemezsin ki.Keşke her gözyaşında okadar içten sarmasaydın sarılmasaydın.Düşününce kendimi çocuklara benzettim şimdi.Yeni doğan kuzeni ağlayınca çok tatlı oluyo diye ağlatanlara hani.
         Çocukluk deyip geçmeyi inan çok isterdim senle oturup gençliğimizden bahsederken yıllar sonra.Gelecekten bahsederken geçmiş zaman kullandım merak etme hep tökezlediğin basit bi anlatım bozukluğu sorusu değil bu , sadece ufacık çaresizlik.Kimsenin umrunda olmayan minnacık. Gün geceye dönünce yanımdan ayrımadığım çaresizlik.Üzülüyosun biliyorum halime. Ara sıra geliyorumdur kesin aklına.Ayrıca özür dilerim maillerine cevap vermediğim ve sana bi selamı çok gördüğüm için.Tanırsın ama sen beni gururdan yelek var üzerimde. Sanırım annem dikmiş giy demiş küçükken.İçinde büyümüşüm ben de yani istesemde çıkaramam artık küçüklük atletimden hallice.Bu arada kırgın falan da değilim sana. yani kırgındım aslında o defteri okumasaydım hala kırgın olabilirdim. Defterde bir sürü yalanın var hemen ilk bakısta çarpan gözüme merak etme benim de var. Sana uyudum dediğim hiç bi zaman uyumadım ben aslında.Futbol yorumcusu gibi olmadı mı böyle ? Maçtan sonra pozisyonları tartışmak gibi.Hakem sonucu tescil ettiğine göre daha fazla konuşmak anlamsız tabi bi kaç şey dışında. Benden 'nefret etme' demişsin mesela ; hemde hiç. Etmedim korkma çok uçlarda yaşamam ben zaten hayatı.Gerçi normal yaşayabiliyor muyum onu da bir ara konuşmak gerek.Nefret etmedim belki ama kırıldım sana. Benim hiç biyerim kırılmamış küçükken demeyi düşünürdüm Eceye. Hatırladın mı Eceyi ? Ben o kadar usluymuşum ki hiç bir yerim kırılmadan kocaman adam olabildim hadi sıra sende. Gülme bana cidden düşünmüştüm bunu .Serviste boş boş dışarıyı seyrettiğimde ne düşündüğümü sanmıştın?Artık benim kırılan biyerim yok diyemicem sayende gerçi söyliyebilceğim kimse de olmucak.Olan sadece küçük bi hayal kırıklığı daha. Aklıma geldikçe böyle küçük hayal kırıklıkları büyüklere hak verir oldum. Damlaya damlaya göl olur derlerdi ya hani inanmazdım eskiden.Artık inanıyorum.Belki de sayende büyüdüm ben.Teşekkür ederim.Tek sorun bıraz içim acıdı o kadar. azmettiricimde kendim oldum buara. Güzel şiirler, güzel şarkılar, anlamlı yazılar. İçimi acıtmaktan başka işe yaradıkları da yok. Ama olsun diyor o çok acıyan içim çok acımazsa kırık düzelmezmiş.En kor ateşte kaynaması gerekiyormuş . Bakalım hayırlısı. hafif bi umut var gözlerimde bence. Artık kızmıyorum mesela sana.Geçenlerde hak verdim hatta tebrik ettim. Sevdiği için yaptı sen yaparmıydın diye sordum kendime. Sonra kimin aşkı daha büyük diye düşündüm. Sen karşına onca seneyi onca emeği aldın bir zamanlar sevdiğin insanı bi başına bıraktın sevdiğin adama gittin.Ya ben ? Ben hiç bişey yapmadım senin sevgin için. Uğrunda vazgeçmediğim arkadaşlarım kaynıyor ortalık.Kimsede vazgeçemedim diyelim sana karşı da hiç, mükemmel biri olmadım zaten. Mutlu ol hadi yendin beni. sonucu hükmen biten bi maç gibi oldu 3 0. Aklına ben gelince neşelen yani. Ne oldu bu çocuk diye düşünme .


CEM SEZER ŞAHİN

11 Mayıs 2012 Cuma

Karşıyaka, 100. Yıl ve Basketbol...

 Son yıllarda futboldan başka her branşın gereksiz görüldüğü spor kulüplerinde, hem taraftarı hem yönetimi olarak basketbola verilen desteği hiçbir zaman bir nebze bile olsa düşürmeyen ve aşığı olduğum Karşıyaka için basketbol da bir yılın sonuna gelindi. Tahmin edileciği gibi playofflarda ve Efes Pilsen'e karşı. Karşıyaka son 20 yılda düzenlenen playofflarda sadece 5 kere katılamama başarısızlığını göstermiş. Son katılımlarında ve lig içerisinde Arena'da herkesi yenbilme başarısı gösterdiği zamanlarda bile Efes Pilsen, Karşıyaka taraftarının hep sinirini bozmuştur. Nitekim bu sene de böyle oldu.Bu seneki serinin son maçında hakemlerin Efes'e karşı korkaklığının etkisi de var tabi.
 Sene başına bakacak olursak Karşıyaka'nın en çok bütçe ayırdığı yıl, 100.yılı olan bu senedir sanırım. Kalıcı bir kadro oluşturuluyordu. Coach Hakan Demir ile devam ediliyordu. Yerli oyuncuların hemen hemen hepsi elde tutulmuştu, Furkan Aldemir hariç. Taraftarın ve yönetimin isteği Furkan'ın kalmasından yana olsa da Furkan kendi isteği ile Galatasaray'a gitmişti. Birkan Batuk, Ahmet Erdoğan, Emre Bayav, Alper Saruhan ve altyapısından gelen 3 oyunucusu kadronun yerli kısmını oluşturuyordu. Yabancılardan bir önceki sene taraftarla arasındaki bağ iyi de olsa yaptığı saygısızlık nedeni ile Andre Smith kaptan yollanıyordu playoff başında.
 Yine taraftarım gözüne girmeyi başarmış ligin en kısa oyun kurucusu olan Atom karınca Holston durumu merak konusuyken gönderme kararı alınmıştı. Saha içi,saha dışı ve oyun tarzı ile "Reis" lakabını alan Jovo'nun takımda kalması ise mutluluk yaratmıştı. Uzun zaman sonra kadro dağılmamış birkaç isimle yollar ayrılmış üzerine eklemeler yapılacaktı.
 Herkesin bildiği gibi Karşıyaka bulduğu genç yabancıları vitrine çıkartıp dünya basketboluna armağan etmesiyle ünlüdür.Amerikalılardan buna en güzel örnek Gary Neal, avrupalılardan buna en güzel örnek ise Zakhar Pashutin'dir. Ama bu sene öyle olmamamıştı. İlk transfer haberi Mire Chatman ile gelmişti. Chatman bu ligin en iyi oyun kurucudur bana ve birçok isme göre. Yaptığı çok kuvvetl penetreleri, mükemmel saha görüşü ile asistleri ve uzunlara yardımları ile aldığı riboundlarla bu yıl bunu istatistiksel olarak göstermiştir. Diğer transfer haberi ise 2 ve 3 numara oynayan Bosna Hersekli Goran İkoniç'ti. İkoniç haberini duyduğumda çok sevinmiştim bende onun kariyerini okuyan herkes gibi. Bize gelmeden önce Eurochallenge'de Yılın Oyuncusu,Yılın Guard'ı, Yılın Avrupa'lı oyuncusu seçilmesinin yanında en iyi 5'e de seçilme başarısını gösterip gelmesi beklentileri yüksek tutmamızı sağlamıştı.
 Ne yazık ki bu kadar büyük beklentiler oluşturan İkoniç sezona iyi giriş yapsa da istikrarsız perfomansı ve yaptıkları göz önüne alındığında bu lig için yeterli olmadığını gösterdi. Özellikle aldığı paraya kıyas yapılırsa. Takımda kalan Reis'imiz zaten oyun zekası ile sade oyunculuk değil saha içinde ve dışında antrenörlük dahi yapabilceğini bu sezon da göstermiştir. Yerli oyunculardan Birkan'ın tutulması büyük bir başarıydı çünkü bu ligin en çok gelecek vaad eden oyuncularının başında geliyordu. Diğer yerli isimler Alper, Ahmet ve Emre basketbolda katkının sadece istatistikten ibaret olmadığını gösteriyorlardı.
 Lige zor bi fikstür ile başlayan Karşıyaka ilk 7 haftada sadece 2 galibiyet alabilmişti. Ama bütün büyük bütçeli takımlara kök söktürmüştür. Banvit galibiyeti dışında diğerlerinde galibiyet koparamamasının nedeni bir kaç basit hatalar ve maç sonu oynayamamasıdır. Ligin 8.haftasından 15. haftasına kadar hiçbir rakibi karşısında zorlanmadan galibiyetler alarak müthiş bir seri yaklamıştır.
 Arenada bütün rakiplerini sahaya gömme konusunda büyük bir üne sahip Karşıyaka'da bu sene işler öyle gitmiyodu. Ligin 2.yarısındaki zorlu fikstürden yine ilk 7 haftada sadece 2 galbiyet alabilmişti. Ama burda belkide hayatım boyunca basketbolda gördüğüm en kötü karar olan fenerbahçe maçında son pozisyondaki birbirinden kusurlu 3 hareketi hakemlerin resmen kasti olarak görmemesi de yenilgideki büyük bir etkendir.

 Kalan maçlarda da Olin Edirne dışında kaza yaşamayan Kafkaf ligi 19 galibiyetle 6.sırada iyi bir şekilde tamamlıyordu. Ama malesef rakibi Anadolu Efes oluyordu playofflarda. Sezon boyunca dağınık ve istikrarsız tam bir takım olamama görünümü veren Efes, özellikle Kerem Tunçeri'nin  Karşıyaka karşısında ayrı bir konsantre ile hazırlandığından mıdır bilinmez ama onun önderliğinde Karşıyaka 'ya karşı hiçbir maçta olmadığı kadar takım görüntüsündeydi. Buna isabetli atışlarda eklenince Karşıyaka'yı çok da zorlanmadan elemişti.
 Buraya kadarki anlattıklarımın hepsi Karşıyaka takımının oyuncusuyla, teknik ekibiyle yönetimiyle hep bir başarı işiydi. Ama tabi işin bir de başarısızlık kısmı vardı. Karşıyaka sezona pota altını güçlü tutmak için Raymar Morgan ile başladı başlmasına ama bu isim tam br fiyaskoidi. Daha sonra yerine getirilen Brandon Bowdry den söz bile etmemek gerekir sanırım. Öyle bir ismin nasıl bu takıma getirildiği merak konusu gerçekten. Tabi ona da fazla tahamül edilemedi. Pota altı 3 oyuncuya emanet edildi. İlkan Karaman 'ın da hakkını teslim etmek gerkir gerçekten iyi mücadele etti.
 Sezon içerisinde Birkan Batuk sakatlığı daha sonra Ahmet Erdoğan sakatlığı kısa probemi yarattı özellikle Ahmet Erdoğan'ın skatlığı Chatman'ı fazla yormaya başlamıştı.Yerine Chaisson Allen geitirildi. O da bir Ahmet Erdoğan etmedi vasatı geçemedi. Zaten kariyerine şöyle etraflıca bir bakılsa vasatı geçemicaği belliydi.
 Düşük bütçesine rağmen getirdiği yabancılarla meşhur Karşıyaka, uzun zaman sonra Morgan, Bowdry,Allen ve bunlara İkoniç'i de eklersek bir yıl içerisinde tam 4 oyuncudan yararlanamamıştı istediği şekilde. Bu başarısızlıklar küçük de olsa zaman zaman göze çarpmış küçük detaylardı. 100. yıla oturmuş kadro ve Chatman gibi süper bir oyun kurucu ile girmesiyle yılı iyi bir şekilde bitirmiş playoff'a rahat girmiş ama hedeflenen başarıya ulaşamamıştı. Bunların hepsine rağmen Karşıyaka oyuncuyla, teknik ekibiyle ve yönetimiyle yine de Karşıyakalı taraftarlardan başarılı bir not almayı başarmıştı.
 Belki taraflı olarak söylediğim düşünülebilir ama tarafsız olarak söylesem de "Basketbol Karşıyaka, Karşıyaka basketboldur."

Sevgilerle...
                                                                                                      Sercan Güven