31 Ocak 2013 Perşembe

Neden ?



“6 soru cümlesinin içinde ilk akla gelenin aslında en cevapsız oluşu ne tuhaftır değil mi ? Kim? Ne? Nerde? Ne zaman? Nasıl? sorularının mutlaka doğru ve kesin bir cevabı varken… Neden… hep değişik cevapları ve yeni soruları getirir. Diğerlerinin tüm cevaplarını görebilir hatta elimizle dokunabilirken Neden insanın içinde bir yerde gizlidir. Bu yüzden mi en çok Neden’i merak ederiz dede?” / Dedemin İnsanları

26 Ocak 2013 Cumartesi

Hapşuu...



  • Rutin ile gelen "nasılsın?" sorusuna, "bir saat gibiyim" diye sesli düşündüm. "olamayacak kadar sorumsuzsun" diye cümle yarısında girdi. Normaldi. O 'dün' ya diyordu ben 'dünya'.                        
  • Bardak benim için zaten doldurulan değil dolu bi kavram, küp gibi birşey.
  •  Kucukken sırf ''laboratuvar'' diyemediğim için müdür odasına anahtar istemeye gitmeden önce tuvaletin aynalarinda pratik yapardim.

  •  Leonard Cohen ile Mazhar Alason birdir mesela.
  • Bir tartışmada sesin ne kadar yüksek çıkıyor ve ne kadar kişinin sesini bastırıyorsa, o kadar haklı ve güçlüsün. İşte bu yüzden kaybettik işte biz...
  •  Her şeyin amatörü güzel, sinemanın, müziğin, sporun, tribünün hatta aşkın bile.Aşklar ikiye ayrılır ilki ve diğerleri.
  • Başarısız erkeğin arkasındaki kadın: "Bir erkegin arkasindaki basarili kadin olursam ikikulak yaparim dayanamam ben." diyordu. Boyle de hinzir.
  • Normal hayatta asla aklıma gelmeyen ama duşta şakır şakır söylediğim şarkılarım var benim. Selam olsun.
  • Bence savaş 'SAV'mak ve 'AŞ' kelimelerinn birleşimindeki anlamda gizlidir.Savaşa katılanın da azmettireninde gaza geleninde...
  • Minikken misafirliğe gelip yanında getirdiklerinin hepsini bitirenlere de dev sinir olurdum. Olurduk.
  • "Hayatı uçlarda yaşıyorum." dedim. "Sadece parmak uçlarında yürüyorsun" diye uyaandırdı.
  • "Nasılsın" sorusuna gelen cevap senin nasıl sorduğun ile alakalıdır.      
                                                                         
                                                                                                 Sercan GÜVEN   

17 Ocak 2013 Perşembe

Geçti Geçecek Gelecek...


  Hayat işte, yarım kalmışların oluşturamadıkları bütünlerle, ölümde tamamlanan bir sanrı. Sanrıdan da öte belki bir Tanrı. Gidemediğimiz yolların, çıkamadığımız sokakların en köşesinde, sıkıştırılmışlığında, geri dönemeyecekmişçesine … Hep de baktığımız ve engelimiz olan o arkaya, geçmiş olduğunu görüp de geçmeye çalıştığımızda biraz daha köşeye sıkıştırırcasına hayatı yaşamanda. Geçmiş ile gelecek arasındaki bu sıkışmışlığını görsen de adım atacak “ zaman” bulamamanda… Geleceğe her gelecek dediğinde, onun da geçmesinde. Senin dışında bunu kimsenin anlamadığını düşündüğün zamanlarda, yanlış olana anlam yükleyerek kendini kandırmanda… Kanacağın her şey bittiğindeyse kanadığında. Aldanıp daha çok kanadığında ve senin hala inanmadığın gerçeklerde. Gerçekten de öte hayatı “bulduğun’un” teninde. 

  Sanrıydı hayat, ondan da öte Tanrıydı… Şimdi ise farkına varmaya başladığımı zannettiğim gerçeklerde, ondan da öte hayatı “bulduğum’un” teninde oldu. Yine mi kandırdım kendimi, kanadım, damladım “tenine” , her seferin de teninin götürdüğü tahta boşluğa ? Hayat işte...

                                                                                                              Doğa Kurtuluş