14 Mart 2012 Çarşamba

'Aşım'a 'Zaman'la Değirmen Dönmez..!


     İnanmak ya da inanmamaktı aslında sanırım tüm mesele.Eğer inanmıyorsanız ya da düzgün inanmayanları eleştiriyorsanız Madımak'ın içinde ama körü körüne inanıyorsanız eleştiri dahi kabul edemiyorsanız Madımak'ın dışında dini elden kurtarmışcasına slogan atıyor durumda oluyorsunuz.Hatta ve hatta hoşgörülü dininize o kadar inanıyorsunuz ki yan taraftaki apartmandan onları kurtaracak durumunuz varken kurtarmıyor durumda oluyorsunuz.

  Büyük bir suç işleniyordu eğer düzgün yargılansa cezası da çok ama çok büyük olabilirdi.Yani bu işe girişmek için cesaret isterdi ama onlarda bu fazlasıyla vardı güç onlarlaydı.Baksanıza:




35 kişinin hayatını kaybettiği Sivas katliamıyla ilgili dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu olay yerine gitmeden önce aynı gün şöyle bir değerlendirmede bulundu:

"Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir.".


        Düşünsenize arkanızda bu kadar güçlü insanlar varken siz bu işe girişmez misiniz ki? Girişmeyebilirsiz girişcekseniz bile artık daha rahatsınız demektir ki buda katliammın boyutunu arttırmanızda hiç bir engel yok anlamına geliyor. Zira bu işi yapan insanlarla aynı görüşte olan bir kaç siyaset adamı(!) daha vardı:

  Madımak Katliam’ının ertesi günü, 3 Temmuz 1993′de,  Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan  hükümet programının görüşüldüğü TBMM’de söz alıp şunları söyledi:

   "Bizim vurma kırma ile hiçbir şeyi yapamayacağımız bellidir. Ancak olaylar, belli bir maksatla Sivas’a gelen bir ekibin halkın duygularını incitici konuşmalar yapmasıyla başlamıştır. Tahrik sonucu ortaya çıkmıştır. İlin valisi de toplantılara katılarak adeta grubu onore etmiştir."


     Bakın Refah Partisi genel başkanı böyle düşünüyor.E o partinin adı üstünde GENEL başkanı olunca partinin genel görüşü bu oluyor ve bazı üyeleri de ona eşlik ediyor işte:

Sivas’ta 35 şair, yazar ve düşünürün hayatını kaybettiği Madımak Katliamı sırasında Refah Partili Belediye Başkanı olan ve sonrasında katliamdaki rolü çokça tartışılan Temel Karamollaoğlu, 6 Aralık 2011 tarihinde konuk olduğu 5N1K programında, Cüneyt Özdemir’in “35 insanı yaktılar canlı canlı” sözleri üzerine konuya şu şekilde açıklık getirdi 

   "Kullanılan ifade şu genelde, siz de diyorsunuz; canlı canlı yaktılar. Bazen de cayır cayır yaktılar. Sivas’ta, Madımak Oteli’nde, televizyonlar gösteriyor, bir kişinin nasıl perdeleri yaktığını, benzin dökerek. Ondan sonra nedense, yukarı taraflardaki, bu mağdurların kaldığı, ölenlerin kaldığı odalardaki pencereler açılmıyor, veya açtırılmıyor. Dumandan zehirlenerek öldü ölenler, cayır cayır yanarak ölmedi"

Bu açıklamanın üzerine Cüneyt Özdemir’in “ne fark eder, nereye getirmek istiyorsunuz” diye sorması üzerine :

"Şimdi buradaki tahriki söylemek istiyorum…"

     Evet bu sadece Refah Partisinin genel ve parti içi görüşüydü.Şimdi gelelim bu katliamın en gözde ve en önde rol oynayıcı partisi ve onun genel başkanının açıklamlarına sanki biraz da tehtidkar gibi :

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu Madımak Katliamı’nın ardından şu yorumlarda bulundu: 

"Burada asıl sorumlu uzun süredir halkımıza ve mukaddes değerlerine hakaret etmeyi kendisine meslek edinmiş Aziz Nesin’in bilinen tavrını tekrarlayacağını bile bile Sivas’a getiren İl Kültür Müdürüdür. Burada Valinin de gerekli uyarı ve müdahelede bulunmayışı ayrı bir mesuliyettir. Olayların bilinçli bir şekilde buraya gelmesini sağlayan Aziz Nesin’e hükümetin ve adli mercilerin bundan sonra nasıl bir tavır sergileyeceklerini kamuoyu ve Sivaslılar merak etmektedir. Bu zihniyet bilinen alışkanlıklarını tekrarlamaya devam ettikçe bu tür üzücü olaylarla yeniden karşılaşmamız ihtimal dahilindedir."

   Herkes memnun gibi gözüküyordu yaşananlardan kimse de bu bir suçtur demiyordu.Hatta bırakın bu yapılanlar hoş değil diyen bile yoktu.Dönemin muhalefeti hatta ana muhalefeti bile muhalefet etmekten yana değildi:

93 Madımak Katliamı’nın ardından gazetecilerin soruları üzerine, dönemin ana muhalefet lideri Mesut Yılmaz şunları söyledi: 

"Olayın büyütülmesini doğru bulmuyorum. Bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi."

    Aslında Mesut Yılmaz haklıydı ülkemizde ölme ve öldürme hatta katliama o kadar alışılmıştı ki büyütülcek birşey yoktu.Zaten yapılan hangi katliam o kadar büyütülmüştü ki ? Bu ozaman ki siyaset adamlarının(!) oldukça hoşuna giden bir olaydı çünkü din onların halkı uyutmak için kullandığı en güzel oyuncaktı. Yapılacak ters, halkın hoşuna gitmeyen bir açıklama oy kaybı demekti.Oysa din içerikli çok güzel bir laf vardır "Sen Allah'ın verdiği canı kimden alıyorsun"diye.
 

Peki dindar nesil yetiştirmek isteyen ve Dersim Katliamının avukatlığını üstlenen hatta hükümet adına çıkıp özür bile dileyen çok sayın(!) başbakanımız bu sıcak olay karşısında ne diyordu :

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 19 yıldır süren ve 13 Mart 2012 tarihinde 7 sanığı için mahkemenin zamanaşımı kararı verdiği Sivas katliamı davasını şu sözlerle değerlendirdi: 

"Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Zaten onlar da söylüyorlar… Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı… Bilemiyorum tabii onlar da var…"



     Evet bir katliam daha böyle örtbas edilmişti.Siyaset büyüklerimiz böyle demişti. Zaten sınırlı sayıda olan aydınlarımızdan 35 tanesi yobazlar tarafından işlenen insanlık suçu yüzünden kaybedilmişti.Bize ise sadece üzülmek ve tepki göstermek düşmüştü o da anca bu kadar...
    
    Sevgilerle...
           
                                                                                                  Sercan GÜVEN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder