24 Mart 2012 Cumartesi

Havvakızı'nın Yasak Elmas’ı

"...Hiç hazetmem bakirelerden. talepkar, kaprisli ve şımarık olurlar. Sana kıymetli bir armağan verdiklerini sanıp ömür boyu minnet duymanı beklerler... Ezelden beri kadınlar bedenlerini kullanarak erkekleri kandırır. Önce bekaretlerini kullanırlar. Sonra hamilelik gelir, çocuklar doğunca onları kullanırlar kocalarını tuzağa düşürmek için." ELİF ŞAFAK / İSKENDER

  Nedir erkeği bu duruma düşüren ya da nedir kadını bunu kullanmaya yönelten ? Aslında sorunun cevabı gayet açık: Toplum içinde bulunduğumuz toplumun gereklilikleri ve toplumumuzda bekarete verilen önem. Peki ama bekareti toplumda bu kadar önemli kılan ne ? Bu sorunun cevabı için biraz eskiye gitmek gerekiyor sanırım en baştan beri güvensizlik mi denmeli yoksa sahiplenme duygusumu bilinmez ama kadınlara karşı bir zaafiyet olduğu kesindir.Tam olarak yılı bilinmese de bundan yıllar önce bekaret kemeri denen bir gerçek vardı. Bu kadının cinsel organını kapatan demir bir külottu ve anahtarı tahmin edileceği gibi erkekteydi.Erkek sefere gittiği zaman kadınını kilitler ve sefer dönüşünde onu özgürlüğüne(!) kavuştururdu. Bu olayın toplumsal boyutu bir de geleneklerimiz var tabi.
  Beyaz çarşaf geleneği. Gelenek oldukça üzücü kadın açısından evlendirildikleri ilk gece de kadının bakireliğini test etmek için kullanılıyor bu çarşaf. Kan olmayan çarşaflarda durum kadın açısından çok üzücü...Bu olayların da günümüz insanına yansıması var tabi. Özellikle erkek kısmı için ne denli önemli bekaret? Bir erkek gözüyle bakalım.
  Çoğu erkek evleneceği kadının bakire olmasını istiyor yani kısacası kendinden önce başka kimseyle ilişkiye
girmemiş olmasını istiyor. Çünkü daha önce başka birine aşık olmuş, onunla duygusal bir cinsellik yaşamış kadın toplumumuz da çok yanlış yargılanıyor bu zaman da dahi ve erkek böyle bir kadınla evlenmek istemiyor, fakat erkek evliliğinden önce her türlü ilişkiye girme konusunda hak sahibi bizim toplumumuzda. Nede olsa, erkektir yapar mantığını benimsemişiz. Hal böyleyken erkeğin yaptığı erkeklik (!) kadının yaptığı ahlaksızlık olarak algılanıyor. Yani bir kadının ahlaksızlığı sadece bacak arasında ki bir dokuya bağlanıyor ki bu da her gün gazetelerde gördüğümüz kadın cinayetlerine baktığımızda kadına ne denli  önem verildiğini gösteriyor zaten. Peki kadınlar neden buna izin veriyor yani bir kadın neden kendi ahlak seviyesini bacak arasına göre endekslenmesine izin veriyor? Ya da bir erkeğin hayatı boyunca başka yollardan girdiği ilişkilere kimse ses etmez iken sadece bakire olmadığı için toplumda kadının bu şekilde yargılanması ne kadar doğru? Aslında bu da bizim en büyük klişelerimizden biri olan eğitimsizlikten geçiyor. Zaten eğitim seviyesi yüksek bi kadının sırf bakire olmadığı için kendinden vazgeçebilecek bi erkekle evlilik planları kuracağını da sanmıyorum.
   Yani toplumumuzda bekarete verilen önem arttıkça kadına verilen önem azalıyor onların duyguları önemsenmemeye başlıyor. Şimdi çoğu insan diyebilir n'apalım yani her gün başkasıyla mı yatıp kalkalım diye. Bizim burada istediğimiz kaşar bir toplum oluşması değil. insanların özgür iradesiyle ister zevk için ister duyguları için verdikleri  kararlara göre yaftalanmaması ve kadınların dişiliğinden çok kişiliğine önem verilmesi..

Can TÜKENMEZ
  

2 yorum:

  1. Ellerine sağlık arkadaşım. "Zaten eğitim seviyesi yüksek bi kadının sırf bakire olmadığı için kendinden vazgeçebilecek bi erkekle evlilik planları kuracağını da sanmıyorum." bu cümlene nasıl da eşlik ettim şimdi bir bilsen. İnsan önce dişi değil kişidir. Ayrıca ben bu bekaret mevzusunun erkeğin anatomik olarak kadına olan üstünlüğüne bağlıyorum. Kaba gücünü mantığının önüne geçiren bir toplumun etkisi. Bir de bu etki tarihe nasıl da sinmiş. Ahlak olmuş kimi yerde, kimi yerde din. Bu haldeki, yüzyıllarla çivilenmiş bir olguyu yok etmek hakikaten zor üstelik bunu ezilen şahıs bile desteklerse daha ne yapacaksın ki. Cehalet başa bela arkadaş.

    YanıtlaSil
  2. Yorumun için teşekkür ederim az da olsa böyle düşünen insanlar görmek çok güzel üstelik bu kişi erkekse bu çok daha güzel. En azından egolarımızı yenebilmişiz..

    YanıtlaSil