Yazıyı okumaya başlamadan önce aşağıdaki videoyu başlatmanızı şiddetle tavsiye ederim...
“Yani artık nefret mi ediyorsun benden?”
Kız
mutsuzdur inadına gelen gözyaşlarıyla…
Oğlan ise şaşkın, ne diyeceğini bilemez. Tek
bildiği kırıcı ve hakaret dolu çirkin sözler söylemektir. Zaten çoğu zamanda
tek yaptığı kızı suçlamak olmuştur ve kız hep kendisine ait olmayan suçları
bile kabullenmiştir. Bazen kendi bile inanmıştır suçlu olduğuna. Tek isteği o
kara gözleri nefretle, hüzünle baktırmak değil neşeyle güldürmektir. Bazen öyle
öfkelenir ki erkeğin ona verdiği mutsuzluğa, ne pahasına olursa olsun acı
çektirmek ister. Her şey kızın içinde yaşanmaktadır aslında. Ne kadar dönük
gözükse de… Ne yakarışlar… Ne aşklar…
Artık gerçekten bir şeyleri söylemenin
zamanıdır belki de. Kız o kendi kendine söyleyerek içine tıkıştırdığı sözleri
çağırmaktadır şimdi. Pek de cesareti yoktur aslında, ama zamanıdır. Daha fazla
üzülmek manasız, onu terk etmemek anlamsız her şeye rağmen ondan vazgeçmek imkânsızdır.
Oğlanın kıza tüm söylediklerine, yaptıklarına rağmen ayrılığın üzerine
çivilenmiş bir tabaka vardır. Sökülmesi imkansız olan bir tabaka sanki.
Şimdi 'o' kızın yanıbaşında oturuyordu. Bütün
gün onla konuşmayı istemiş fakat çocuk tüm umursamazlığıyla ertelemişti
yüzleşmeyi sonra demişti hep kıza. Kız yalnızdı, kendisini hiç yalnız
bırakmayan sevgilisi yanındayken çok uzaklardaydı. Çocuğun hareketleri değişmişti bambaşka
biriydi sanki kızdan nefret ediyor gibiydi. Hâlbuki aşkının hiç bitmeyeceğine
söz verende oydu, sevgilisinin yalnızlığından mutluluk duyan da o.
Kız isyan etti. “hayır, olamaz” dedi “O beni
sever hep.”. Bütün bu dolambaçların arasında yürüyüp kayboldu kız.
Erkek durgunlaştı. Artık oda üzgün görünüyordu. Kendine
göre ne çok sevmişti hâlbuki… Neydi şimdi kızın bu gereksiz tavırları? O gayet
mantıklıydı, her şey olağandı ona göre ve böyle olmalıydı. Kız çok fazla şey
istiyordu. Erkek iste onu kıskanıyor sürekli gözetliyordu. Onunda doğruları
buydu. Eğer belli ederse kız doyacaktı ilgiye, sevgiye. Diğerlerinde olduğu gibi
olacaktı. O hep sahip olmak istiyordu
sevgilisine uzaktan da olsa…
Oğlan tüm bu düşüncelerin arasında kaybolup
gidiyor, yok oluyordu gibiydi. Başka biri oluyordu sanki. Tüm o diğer erkekler gibi. Belki şimdi kızda diğerleri gibi olacaktı.
Ancak
diğerlerinden farklıydı kız, yüreği onu bulduğundan beri. Erkeğin düşünceleri ona göre çok saçmaydı, hem de çok… Tam
tersiydi aslında. Defalarca söylemişti
çocuğa ilgiden sıkılmayacağını hep daha
çok seveceğini. Kızın nasıl mutlu olduğunu bilen çocuk bir türlü
yapmıyordu kızın istediklerini. Her şeyin farkındaydı oysaki. Belki de nefsine uyup umursamıyordu kızı. Belki kızın yanında mutlu değildi,
eğlenmiyordu. Zaten kıza en çok acı veren de buydu . Erkeğini
mutlu edememek.
Çocuk düşünceliydi. Kızın söylediklerini,
isyanını duymamak için kulaklarını tıkadı. Artık kız için istediklerini
söylemek daha kolaydı. Dudakları bükülünceye, çenesi titreyinceye dek konuştu. Döktü içinde ki her şeyin sorumlusu birkaç
kelimeyi.
“Sen!” dedi ve ekledi “sen
söylemedin mi bana, bitek beni sev boş ver başkalarını ”diye. Evet öyleydi.
Erkek ne dediyse kız onu yapmıştı. Hiçbir şey adil değildi onların aşkında.
“Ama sen şimdi” dedi kız “ şimdi
yalnız bırakıyorsun beni “. Söyledikçe
gözlerinden yaşlar geliyordu. En fazla bir iki kelime daha edebildi ve
konuşamadı daha fazla. Zaten oğlan hiçbirini duymuyor gibiydi. Baktı yanında oturan
kıza bir ara. Kız ıslanmış gözlerini görmesin diye kafasını çevirdi öte yanlara.
(Hikâyenin
bu kısmı Nisan 2009 kız tarafından yazılmış ve erkeğe gönderilmiştir. Erkeğin Haziran 2011 de
tamamladığı yazının gerisi ise yarın yayınlayacağım.)
Cem Sezer ŞAHİN
Cem Sezer ŞAHİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder